takyon

takyon
sen hala o çocuksun
bir köpeğin kılcal damarlarında
elinin üzerindeki yapışlanlarla
buraya kadar geldin

ağdalı sözcüklerinle epilasyona yenildin
makinalar gibi oynaşacaktın kımıl kımıl
evrenin üzerine çökecektin güya
takyon gibi silip süpürecektin
şimdi göz kapaklarını tut

isimsiz şiirler yazıp yerlere atacaktın
rüzgar konuşmayı senden öğrenecekti

takyon
sen hala o çocuksun
klişe bir radyonun içinden çıkan o uğultusun
kimi zaman berlin’de bir otelde
kimi zaman beyninin bir köşesinde

bunalmak ve bunamak

keşkelerden sonra eleştiriler
bu kadar ağırlık bir hiç
yine yaptım aynı şeyi
bunaldım

kendime başlamak farz oldu demiştim
kendimden kalanlara tahammül edemedim
yine yaptım aynı şeyi
bunadım

kaş 1

meraklı bir çocuk gibi gökyüzünü izlediğimiz zamanlar
gözümüzü bozan farlar
nereye gittiğimi söyleyen tabelalar
kahrımı çeken karaciğer

ölüme duyulan barış
çeyrek ativan biraz alkol
yol bitmeden tamamlanması gereken şiirler
ait olduğum eski gökyüzü

yabancı 982

ilk farkındalıklarım bitti artık
zaman da hızlandı
yansımalar da

güneşin dokunduğu yerde hala detaylar var
göğsümde bir ağırlık
ellerimde hafif bir titreme

geldiğim yere de yabancıyım
gittiğim yere de

dansı

ağzımda uçan karganın
dinlediğim müziğin tadı
sıradan bir konuşmanın içine gizlenmişsin
son cümlelerimizi bitirmek üzereyiz